Sitemiz ilk açıldığında sizlerin masalını yayınlamak için bir kategori oluşturmuştuk, nihayet bu kategoride ilk hikayemizi yayınlıyoruz. Bize ulaşan Nilay eşiyle tanışmalarının hikayesini blogunda paylaşmış. Gerçekten mucize gibi bir tanışma ve eminim çok seveceksiniz yazısını.
Takvimler 30 Haziran 2006’yı gösterirken “Sana Sarı Laleler Aldım Çiçek Pazarından…” dinleniyor Mazhar-Fuat-Özkan’dan müziğin kalbinin attığı yerde Harbiye Açık Hava’da...
Arkadaşlarımdan biri heyecanla kulağıma eğildi
- Sana birşey söyleyeceğim ama kızma, benim tanıdığım bir çocuk var. Ben düşündüm ve sizi çok yakıştırdım birbirinize, zevkleriniz ilgileriniz hep aynı, senin erkek halin :) nolur bir tanışın
- Sağol canım çok iyisin ama ben kimseyle tanışmak istemiyorum zaten sevmem de böyle şeyleri
- Ya tamam haklısın ama ben birşey yaptım ve senin resmini gösterdim ona, o da resmini gönderdi. N’olursun bari sadece bir resmine bak da benim üzerimden kalksın sorumluluk olmaz mı? Lütfen…
- Tamam canım resmine bakayım bari, nerden çıkardın anlamadım ki, nerede peki resmi?
- O bana mail attı, ben de sana yarın gönderirim
- Ee yarın Cumartesi ama
- Olsun ben işe gidicem oradan yollarım, sen de evden bakarsın
- Tamam canım, kim ki bu anlamadım gitti
- Ya çok şey bilmiyorum aslında hakkında sadece adı ..., ...’de oturuyor, bir de ... mezunuydu galiba
“......Sen Olmasan Buralara Gelemezdim Ben, Sevemezdim Bu Şehri Anlamazdım Dilinden...” derken şarkılar bitti ve açık havaya bir sessizlik çöktü, eve gitme vakti geldi
Takvimler bir gün ilerledi ve baktım ki günlerden 1 Temmuz 2006 olmuş…
Sabah kalktığımdan beri evde bir kararsızlık… Hava güzel, yaz geldi, hafta sonu için yazlığa gitsek mi gitmesek mi acaba? Annem gitme taraftarı, babam ise 2 gün için gittin-geldin değmez yorulmaya görüşünde. Fikrimi soruyorlar, her zaman yazlığa gitme konusunda olumlu ya da olumsuz görüş bildiren ben de o sabah kararsızım. Su ne yöne akarsa o yöne razıyım, bekliyorum.
Bekleye bekleye saat olmuş öğlen 12 artık ben de babama katılıyorum bu saatten sonra gitmeye değmez diyorum, ama geç kalıyorum ev halkı karar vermiş yazlığa gidiliyor. Apar topar iki günlük çanta hazırlarken, birden telefonum çalıyor. Karşıdaki ses dün gece konserde yanımda oturan arkadaşım,
- Gördün mü fotoğrafı?
- Ne fotoğrafı?
- Ya dün akşam anlattım ya çocuğun fotoğrafı?
- He yoo görmedim, gönderdin mi ki?
- Evet canım yolladım 2 saat önce
- Tamam canım bakarım da ben şimdi yazlığa gidiyorum dönünce görürüm artık
- A tamam canım hadi sana iyi eğlenceler o zaman ama n’olur fotoğrafa bak ta git.
- Off tamam ya ne fotoğrafmış, hadi öptüm
Bir hışımla kapadığım ısrarlı fotoğrafa bak telefonunun ardından, bilgisayarımı açıyorum. E-posta hesabımı kontrol ediyorum evet yeni bir mail gelmiş, açıyorum. İki tane fotoğraf biri önden biri zaten arkadan (hani yani onu niye göndermişlerse :p). Fotoğraflar hakkında yorumum “Güzelmis” oluyor.
Hızla bilgisayarımı kapatıp, evden çıkıyorum, istikamet 1.5 saat mesafedeki yazlığımız.
Yazlığa vardığımızda saat 14:00’ü bulmuştu biraz evi yerleştirip, düzenledikten sonra, vakit nakittir deyip havuza koşuyorum hemen. Bu yaz yazlığa ilk gelişim, bütün kış görmediğim arkadaşlarımı arıyor gözlerim havuz başında ve nihayet birini görüyorum. Beraber havuza giriyoruz, yanında bir arkadaşı var tanımadığım. Gel arkadaşımla tanıştırayım seni diyor ve tanıştırıyor.
- Liseden arkadaşım, hatta iki kişi geldiler. Bak diğeri de orada uyuyor
Arkadaşıyla tanışıyorum, diğer arkadaşına da şöyle bir bakıyorum işaret ettiği tarafa doğru. İlginç uyuyan arkadaşı biraz tanıdık geliyor, sanki daha önce gördüm.
- Diğer arkadaşın daha önce geldi galiba buraya?
- Yo ikisi de ilk kez geliyor
- Ne bileyim tanıdık geldi sanki
- Valla sizin okuldan diycem ama sizin okuldan değil o ...’dan mezun.
Bir sessizlik…
- Ama ...’de oturuyor o da belki oradan tanıyorsundur
- Bilmem belki de…
Ve havuzu turlamaya devam, derken misafir çocuk arkadaşıma seslendi
- Ya ...’u da uyandırsana o da gelsin yüzmeye
Ne? ... mu doğru mu duymuştum. Yani 24 saat içinde bir insan gunumuzde çok fazla kullanılmayan bir ismi kaç kez duyabilirdi ki bu bir tesadüf müydü? Birden dün gece arkadaşımın verdiği bilgileri düşündüm “Ya çok şey bilmiyorum aslında hakkında sadece adı ..., ...’de oturuyor, bir de ... mezunuydu galiba”
Evet bu oydu. Dün akşam arkadaşımın bahsettiği ama benim tanışmak istemediğim, 3 saat önce bilgisayarda fotoğrafını gördüğüm çocuktu.
Tanışmayı reddettiğim ama kaderime yazıldığından habersiz olduğum MuCiZeM işte buydu benim. O gün sevgilim ile tanıştık ve ikimizde bu inanılmaz olaya (rüyaya, kısmete, mucizeye… her ne ile adlandırırsanız adlandırın) inanarak birbirimize aşık olduk.
MuCiZeMiZe yakışır bir şekilde tam 1 sene sonra takvimler 01.Temmuz.2007'yi gösterdiğinde evlendik...
İşte benden HaYaTıMıN MuCiZeSi
Ne dersiniz sizce de MuciZeLeRe iNaNMaK GeReKMeZ Mi???
En az benim MuCiZeM kadar büyük, anlamlı ve mutluluk verici mucizelerin hayatınıza girip, sizleri şaşırtması dileğiyle…
Arkadaşlarımdan biri heyecanla kulağıma eğildi
- Sana birşey söyleyeceğim ama kızma, benim tanıdığım bir çocuk var. Ben düşündüm ve sizi çok yakıştırdım birbirinize, zevkleriniz ilgileriniz hep aynı, senin erkek halin :) nolur bir tanışın
- Sağol canım çok iyisin ama ben kimseyle tanışmak istemiyorum zaten sevmem de böyle şeyleri
- Ya tamam haklısın ama ben birşey yaptım ve senin resmini gösterdim ona, o da resmini gönderdi. N’olursun bari sadece bir resmine bak da benim üzerimden kalksın sorumluluk olmaz mı? Lütfen…
- Tamam canım resmine bakayım bari, nerden çıkardın anlamadım ki, nerede peki resmi?
- O bana mail attı, ben de sana yarın gönderirim
- Ee yarın Cumartesi ama
- Olsun ben işe gidicem oradan yollarım, sen de evden bakarsın
- Tamam canım, kim ki bu anlamadım gitti
- Ya çok şey bilmiyorum aslında hakkında sadece adı ..., ...’de oturuyor, bir de ... mezunuydu galiba
“......Sen Olmasan Buralara Gelemezdim Ben, Sevemezdim Bu Şehri Anlamazdım Dilinden...” derken şarkılar bitti ve açık havaya bir sessizlik çöktü, eve gitme vakti geldi
Takvimler bir gün ilerledi ve baktım ki günlerden 1 Temmuz 2006 olmuş…
Sabah kalktığımdan beri evde bir kararsızlık… Hava güzel, yaz geldi, hafta sonu için yazlığa gitsek mi gitmesek mi acaba? Annem gitme taraftarı, babam ise 2 gün için gittin-geldin değmez yorulmaya görüşünde. Fikrimi soruyorlar, her zaman yazlığa gitme konusunda olumlu ya da olumsuz görüş bildiren ben de o sabah kararsızım. Su ne yöne akarsa o yöne razıyım, bekliyorum.
Bekleye bekleye saat olmuş öğlen 12 artık ben de babama katılıyorum bu saatten sonra gitmeye değmez diyorum, ama geç kalıyorum ev halkı karar vermiş yazlığa gidiliyor. Apar topar iki günlük çanta hazırlarken, birden telefonum çalıyor. Karşıdaki ses dün gece konserde yanımda oturan arkadaşım,
- Gördün mü fotoğrafı?
- Ne fotoğrafı?
- Ya dün akşam anlattım ya çocuğun fotoğrafı?
- He yoo görmedim, gönderdin mi ki?
- Evet canım yolladım 2 saat önce
- Tamam canım bakarım da ben şimdi yazlığa gidiyorum dönünce görürüm artık
- A tamam canım hadi sana iyi eğlenceler o zaman ama n’olur fotoğrafa bak ta git.
- Off tamam ya ne fotoğrafmış, hadi öptüm
Bir hışımla kapadığım ısrarlı fotoğrafa bak telefonunun ardından, bilgisayarımı açıyorum. E-posta hesabımı kontrol ediyorum evet yeni bir mail gelmiş, açıyorum. İki tane fotoğraf biri önden biri zaten arkadan (hani yani onu niye göndermişlerse :p). Fotoğraflar hakkında yorumum “Güzelmis” oluyor.
Hızla bilgisayarımı kapatıp, evden çıkıyorum, istikamet 1.5 saat mesafedeki yazlığımız.
Yazlığa vardığımızda saat 14:00’ü bulmuştu biraz evi yerleştirip, düzenledikten sonra, vakit nakittir deyip havuza koşuyorum hemen. Bu yaz yazlığa ilk gelişim, bütün kış görmediğim arkadaşlarımı arıyor gözlerim havuz başında ve nihayet birini görüyorum. Beraber havuza giriyoruz, yanında bir arkadaşı var tanımadığım. Gel arkadaşımla tanıştırayım seni diyor ve tanıştırıyor.
- Liseden arkadaşım, hatta iki kişi geldiler. Bak diğeri de orada uyuyor
Arkadaşıyla tanışıyorum, diğer arkadaşına da şöyle bir bakıyorum işaret ettiği tarafa doğru. İlginç uyuyan arkadaşı biraz tanıdık geliyor, sanki daha önce gördüm.
- Diğer arkadaşın daha önce geldi galiba buraya?
- Yo ikisi de ilk kez geliyor
- Ne bileyim tanıdık geldi sanki
- Valla sizin okuldan diycem ama sizin okuldan değil o ...’dan mezun.
Bir sessizlik…
- Ama ...’de oturuyor o da belki oradan tanıyorsundur
- Bilmem belki de…
Ve havuzu turlamaya devam, derken misafir çocuk arkadaşıma seslendi
- Ya ...’u da uyandırsana o da gelsin yüzmeye
Ne? ... mu doğru mu duymuştum. Yani 24 saat içinde bir insan gunumuzde çok fazla kullanılmayan bir ismi kaç kez duyabilirdi ki bu bir tesadüf müydü? Birden dün gece arkadaşımın verdiği bilgileri düşündüm “Ya çok şey bilmiyorum aslında hakkında sadece adı ..., ...’de oturuyor, bir de ... mezunuydu galiba”
Evet bu oydu. Dün akşam arkadaşımın bahsettiği ama benim tanışmak istemediğim, 3 saat önce bilgisayarda fotoğrafını gördüğüm çocuktu.
Tanışmayı reddettiğim ama kaderime yazıldığından habersiz olduğum MuCiZeM işte buydu benim. O gün sevgilim ile tanıştık ve ikimizde bu inanılmaz olaya (rüyaya, kısmete, mucizeye… her ne ile adlandırırsanız adlandırın) inanarak birbirimize aşık olduk.
MuCiZeMiZe yakışır bir şekilde tam 1 sene sonra takvimler 01.Temmuz.2007'yi gösterdiğinde evlendik...
İşte benden HaYaTıMıN MuCiZeSi
Ne dersiniz sizce de MuciZeLeRe iNaNMaK GeReKMeZ Mi???
En az benim MuCiZeM kadar büyük, anlamlı ve mutluluk verici mucizelerin hayatınıza girip, sizleri şaşırtması dileğiyle…
0 yorum:
Yorum Gönder